UZAYDA HASSAS DENGELER

Gerçekte, Big Bang'in materyalistler açısından oluşturduğu sorun, Antony Flew'un yukarıda yer verilen itirafından çok daha büyüktür. Çünkü Big Bang, evrenin yalnızca yoktan var edildiğini değil, aynı zamanda çok planlı, düzenli ve kontrollü bir biçimde var edildiğini göstermektedir.
Büyük Patlama, evrenin tüm maddesini ve enerjisini barındıran noktanın patlaması ve büyük bir hızla uzaya yayılmasıyla gerçekleşmiştir. Korkunç bir hızla her tarafa dağılan maddeden; galaksiler, yıldızlar, Güneş, Dünya ve tüm gök cisimlerini içine alan çok büyük bir denge çıkmıştır. Dahası, insanların "fizik kuralları" olarak adlandırdığı, evrenin her yerinde aynı olan ve değişmeyen kanunlar oluşmuştur. Tüm bunlar, Büyük Patlama'nın ardından büyük bir düzen ortaya çıktığını göstermektedir.
Oysa patlamalar düzenlilik oluşturmazlar. Gözlemlediğimiz bütün patlamalar, var olan düzenliliği bozar, parçalar ve yok ederler. Örneğin, atom ve hidrojen bombalarının patlaması, grizu patlamaları, volkanik patlamalar, doğalgaz patlaması, güneşte meydana gelen patlamalar... Ne tür patlama incelenirse incelensin, etkilerinin hep yıkıcı oldukları görülür.
Eğer bir patlamanın ardından karşımıza çok detaylı bir düzen çıkarsa, örneğin yeraltındaki bir patlama, ortaya kusursuz sanat eserleri, dev saraylar, görkemli binalar çıkarırsa, o durumda bu patlamanın ardında üstün bir Akıl olduğu, patlamayla birlikte dağılan tüm parçacıkların gerçekte çok kontrollü bir biçimde hareket ettirildikleri sonucuna varırız.
Big Bang teorisine uzun yıllar karşı çıktıktan sonra hatasını kabul eden Sir Fred Hoyle'un sözleri, bu durumu güzel ifade eder:
Big Bang teorisi evrenin tek ve büyük bir patlama ile başladığını kabul eder. Ama bildiğimiz gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve düzensizleştirirler. Oysa Big Bang çok gizemli bir biçimde bunun tam aksi bir etki meydana getirmiştir: Maddeyi birbiriyle birleşecek ve galaksileri oluşturacak hale getirmiştir.6
Hoyle, Big Bang'in düzenlilik oluşturmasının çelişkili bir durum olduğunu söylerken, elbette Big Bang'i materyalist bir önyargıyla yorumlamakta, yani bunun "kontrolsüz bir patlama" olduğunu varsaymaktadır. Oysa, bir Yaratıcı'nın varlığını kabullenmemek için böyle bir açıklama yaparak, asıl çelişkili duruma düşen kendisi olmuştur. Zira, patlamayla birlikte ortaya çok büyük bir düzen çıkmışsa, o zaman "kontrolsüz patlama" fikrinin bir kenara atılması ve patlamanın olağanüstü bir biçimde kontrollü olduğunun, yani bu patlamayı meydana getirenin Yüca Allah olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Big Bang'in ardından evrende oluşan bu olağanüstü düzenliliğin bir başka yönü ise, "yaşamaya elverişli bir evren"in oluşmuş olmasıdır. Yaşama imkan tanıyacak bir gezegenin oluşabilmesi için oluşması gereken şartlar o kadar fazladır ki, bunun rastlantısal bir oluşum olduğunu düşünmek imkansızdır.
Ünlü bir teorik fizik profesörü olan Paul Davies, sadece Big Bang sonrasındaki genişleme hızının ne kadar "hassas ayarlanmış" olduğunu hesaplamış ve inanılmaz bir sonuca ulaşmıştır. Davies'e göre, Big Bang'in ardından gerçekleşen genişleme hızı eğer milyar kere milyarda bir oranda bile farklı olsaydı, hayata imkan sağlayacak bir yıldız tipi oluşamaz ve evrende canlılık ortaya çıkamazdı. Davies şöyle demektedir:
Hesaplamalar, evrenin genişleme hızının çok kritik bir noktada seyrettiğini göstermektedir. Eğer evren biraz daha yavaş genişlese çekim gücü nedeniyle içine çökecek, biraz daha hızlı genişlese kozmik materyal tamamen dağılıp gidecekti. Bu iki felaket arasındaki dengenin ne kadar "iyi hesaplanmış" olduğu sorusunun cevabı çok ilginçtir. Eğer patlama hızı gerçek hızından sadece milyar kere milyarda bir oranda farklılaşmış dahi olsaydı, bu gerekli dengeyi yok etmeye yetecekti.. Bu nedenle Big Bang herhangi bir patlama değil, her yönüyle çok iyi hesaplanmış ve düzenlenmiş bir oluşumdur.7
Büyük Patlama ile ortaya çıkan fizik kuralları, aradan geçen 15 milyar yıllık zamanda hiç değişikliğe uğramamıştır. Üstelik bu kurallar öyle ince hesaplar üzerine kuruludurlar ki, bugünkü değerlerinden milimetrik sapmalar bile tüm evrendeki yapıyı ve düzeni ortadan kaldırabilecek hassasiyettedir.
Ünlü fizikçi Prof. Stephen Hawking de, Zamanın Kısa Tarihi isimli kitabında evrendeki dengelerin aslında kavrayabildiğimizden çok daha ince hesaplar ve dengeler üzerine kurulduğunu belirtir. Hawking evrenin genişleme hızıyla ilgili şunları söyler:
Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi.8
Paul Davies de bu akıl almaz incelikteki denge ve hesaplardan varılması gereken kaçınılmaz sonucu şöyle açıklar:
Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir.9
Aynı gerçek karşısında Amerikalı Astronomi Profesörü George Greenstein da, The Symbiotic Universe adlı kitabında şöyle yazar:
Kanıtları inceledikçe, ısrarla önemli bir gerçekle karşı karşıya geliriz. (Evrenin oluşumunda) bir doğa üstü Akıl devreye girmiş olmalıdır.10
Bu Akıl, üstün güç ve kudret sahibi olan Yüce Allah'tır. O herşeyi mükemmel bir düzen ve kusursuz bir ölçü ile yaratandır.